NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
85 - (2444) حدثنا
قتيبة بن سعيد
عن مالك بن
أنس، فيما قرئ
عليه عن هشام
بن عروة، عن
عباد بن
عبدالله بن الزبير،
عن عائشة؛ أنها
أخبرته؛
أنها
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول قبل أن
يموت، وهو
مسند إلى
صدرها، وأصغت
إليه وهو يقول
"اللهم! اغفر
لي وارحمني.
وألحقني بالرفيق".
[ش
(بالرفيق) أي
الجماعة من
الأنبياء
الذين يسكنون
أعلى عليين.
وهو اسم جاء
على فعيل.
ومعناه الجماعة.
كالصديق
والخليل].
{85}
Bize Kuteybe b. Said
Mâlik b. Enes'den kendisine okunanlar meyanında rivayet etti. O da Hişâm b.
Urve'den, o da Abbâd b. Abdillah b. Zübeyr'den naklen rivayet etmiş. Ona da
Aişe haber vermişki,
Kendisi Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i vefatından önce göğsüne dayalı olduğu halde
kulak verdiğinde:
«Allah'ım bana mağfiret
buyur; bana acı ve beni Nebiler cemaatına ilhak eyle!» buyururken işitmiş.
85-م - (2444) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب. قالا: حدثنا
أبو أسامة. ح
وحدثنا ابن
نمير. حدثنا
أبي. ح وحدثنا
إسحاق ابن
إبراهيم.
أخبرنا عبدة بن
سليمان. كلهم
عن هشام، بهذا
الإسناد،
مثله.
{m-85}
Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe
ile Ebû Kureyb rivayet ettiler.(Dedilerki): Bize Ebû Usâme rivayet etti. H.
Bize ibni Numeyr de
rivayet etti. (Dediki); Bize babam rivayet etti. H.
Bize ishâk b. İbrahim
dahi rivayet etti. (Dediki): Bize Abde b. Süleyman haber verdi.
Bu râvilerin hepsi
Hişâm'dan bu İsnadla bu hadisin mislim rivayet etmişlerdir.
86 - (2444) وحدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار (واللفظ
لابن المثنى)
قالا: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
سعد بن
إبراهيم، عن
عروة، عن عائشة
قالت:
كنت
أسمع أنه لن
يموت نبي حتى
يخير بين
الدنيا
والآخرة.
قالت: فسمعت
النبي صلى
الله عليه وسلم،
في مرضه الذي
مات فيه،
وأخذته بحة،
يقول "مع
الذين أنعم
الله عليهم من
النبيين
والصديقين
والشهداء
والصالحين وحسن
أولئك رفيقا"
[4/ النساء/ 69]
قالت: فظننته
خير حينئذ.
[ش
(بحة) هي غلظ في
الصوت].
{86}
Bize Muhammed b. Müsennâ
ile İbni Beşşâr da rivayet ettiler. Lâfız İbni Müsennâ'nındır. (Dedilerki):
Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be Sa'd b. İbrahim'den,
o da Urve'den, o da Aişe'den naklen rivayet etti. Aişe şöyle demiş:
İşitirdim ki, hiç bir
Nebi dünya ile âhiret arasında muhayyer bırakılmadıkça vefat etmezmiş. Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i vefat ettiği hastalığında sesi ağırlaşınca :
«Nebilerle sıddiklerden,
şehidlerden ve sulehâdan kendilerine in'amda bulunduklarınla beraber (eyle).
Bunlar ne güzel arkadaşlardır.» [Nisa 69] derken işittim.
Âişe: Anladım ki, o anda
muhayyer bırakıldı, demiş.
86-م - (2444) حدثناه
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع. ح
وحدثنا
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. قالا: حدثنا
شعبة عن سعد،
بهذا الإسناد،
مثله.
{m-86}
Bu hadisi bize Ebû Bekir
b. Ebi Şeybe rivayet etti. (dediki): Bize Veki rivayet etti. H.
Bize Ubeydullah b. Muaz
da rivayet etti, (Dediki): Bize babam rivayet etti.
Her iki râvi: «Bize
Şu'be Sa'd'dan bu isnadla bu hadisin mislini rivayet etti» demişler.
87 - (2444) حدثني
عبدالملك بن
شعيب بن الليث
بن سعد. حدثني
أبي عن جدي.
حدثني عقيل بن
خالد. قال: قال
ابن شهاب:
أخبرني سعيد
بن المسيب
وعروة بن
الزبير، في
رجال من أهل
العلم؛ أن
عائشة، زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم قالت:
كان
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
يقول وهو صحيح
"إنه لم يقبض
نبي قط، حتى يرى
مقعده في
الجنة، ثم
يخير" قالت
عائشة: فلما نزل
برسول الله
صلى الله عليه
وسلم، ورأسه
على فخذي، غشي
عليه ساعة ثم
أفاق. فأشخص
بصره إلى
السقف. ثم قال
"اللهم!
الرفيق
الأعلى".
قالت عائشة:
قلت: إذا لا
يختارنا.
قالت عائشة:
وعرفت الحديث
الذي كان
يحدثنا به وهو
صحيح في قوله
"إنه لم يقبض
نبي قط حتى
يرى مقعده من
الجنة. ثم
يخير".
قالت عائشة:
فكانت تلك آخر
كلمة تكلم بها
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قوله
"اللهم!
الرفيق الأعلى".
[ش
(فأشخص بصره)
أي رفعه إلى
السماء ولم
يطرف].
{87}
Bana Abdu'l-Melik b. Şuayb
b. Leys b. Sa'd rivayet etti. (Dediki): Bana babam dedemden rivayet etti.
(Demişki): Bana Ukayl b. Hâlid rivayet etti. (Dediki): İbni Şihab şunu söyledi:
Bana Said b. Müseyyeb ile Urve b. Zübeyr, ulemâdan bir takım zevatın içinde
haber verdiki,
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in zevcesi Âişe şöyle demiş :
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) sağlam iken:
«Hiç bir Nebi kendisine
cennetteki yeri gösterilip, sonra muhayyer bırakılmadıkça ruhu
kabzedİlmemiştİr.» buyururdu,
Âişe şöyle demiş: Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in. vefatı yaklaşınca başı benim dizimin üzerinde
olduğu halde bir müddet bayıldı. Sonra ayildı. Ve gözünü tavana dikti. Sonra :
«Allah'ım! Refik-ı
Â'laya!» dedi.
Âişe demiş ki: Şu halde
bizi ihtiyar etmiyor, dedim.
Âişe şunu söylemiş : Ve
anladım ki, bize sağlamken söylediği hadis ki:
«Hiç bir Nebi cennetteki
yerini görüp, sonra muhayyer bırakılmadıkça ruhu kabzolunmamıştır.» sözüdür,
sahihmiş.
Âişe şöyle demiş: Bu
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in söylediği son söz oldu : «Allah'ım! Refik-ı A'laya!»
İzah:
Bu rivayetleri Buhâri
«Kitâbu'l-Meğâzi» ile «Kitâbu't-Tefsir ve «Kitâbu't-Tıb»'da; bâzılarını Tirmizi
«Kitâbu'd-Deavât da; Nesâi «Kitâbu'l-Yevm ve'l-leyle»'de muhtelif râvilerden
tahric etmişlerdir.
Refik: Cumhurun kavline
göre illiyyinde sakin olan Nebiler demektir. Kelime müfred ve cem'inde aynı
lâfızla kullanılır. Bâzıları bundan murad Allah Teâlâ'dır. Kullarına rıfku
merhamet eden odur, demişlerse de Ezheri bu sözü kabul etmemiştir. Bir takımları
refikdan murad; cennet taamları olduğunu söylemişlerdir.
Hz. Âişe ilk rivayette
Nebilerin vefatları ânında dünya ile âhiret arasında muhayyer bırakıldıklarını
kimden işittiğini bildirmemişse de hadisin sonraki rivayetinde bunu bizzat Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den duyduğunu açıklamıştır. Buradaki
muhayyerlikten murad yaşamakla öimekden birini tercih etmektir. Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefatı anmda Refik-ı Alayı dileyince Hz. Âişe
onun da ölümle kalım arasında muhayyer bırakıldığını anlamıştır.